 |
Maganda Milletin Efendisidir! (Kriminal Vandalizmin Şahlanışı!) ( 05.08.2009 )
Maganda Milletin Efendisidir! (Kriminal Vandalizmin Şahlanışı!)
Yıllardır toplumu aptallaştıranlar, kültürsüzleştirenler, ilkel kapitalist şoklarla kişilikleri bozanlar holiganizmi baş tacı yapanlar, mafyalaşmayı körükleyenler, köylülüğü kontrolsüz şekilde çözeltenler, kentleri bir “işgal alanı” gibi yağma ettirenler, kentin insan dokusunu soykırıma uğratanlar, üç adım sonrasını göremeyenler, Türk insanına totalde ilkokulu bile bitirtemeyenler, cahil bıraktıranlar, güvenlik zafiyetinin yaratıcıları, ekonominin içine edenler, ahlak nutukları atıp ahlakı bozanlar, devleti saldım çayıra Mevlam kayıra anlayışıyla yöneten (satıhtakinden derinine) gelmiş geçmiş bütün yöneticiler (“yönetemeyiciler” mi desem acaba?) bir yerlerinize kına yakın! En sonunda amacınıza erdiniz. Seçimlerde kendinizi destekleyecek oy deposu geniş bir kitle yaratayım derken sonunda bir canavar yarattınız. “Allah belanızı versin” diyeceğim ama ne yazık ki beddua etmemeye gayret gösteriyorum.
Ey “küçük Amerika yaratacağız” sevdalıları! Sonunda toplumumuzu/insanımızı öyle bir noktaya getirdiniz ki, nihayetinde Amerika gibi psikopatlarımız, canilerimiz, manyaklarımız, tecavüzcülerimiz, sapıklarımız, seri katillerimiz, çetelerimiz kısaca “kriminal çakallar”ımız oluştu. Bu başarınızla ne kadar övünseniz azdır! Sonuçta yarattığınız topluma dönüp bir bakın. Oluşması için elinden geldiğinizi yaptığınız “Kriminal Vandalizm” artık gündelik hayata neredeyse tümüyle egemen. Lümpenizmi başat değer haline getirdiniz. Ortaya çıkan manzaradan memnun musunuz?
O kadar ki, düne değin “kaba sabalık, kültürsüzlük” diye özetleyebileceğimiz “magandalık” artık “sosyolojik bir gerçeklik” olmaktan hızla çıkıp hızla kriminal bir vakaya, “suç makinesine” dönüşüyor. Maganda önünde doğru düzgün hiçbir hukuki, fiili, toplumsal ve polisiye engel olmadığını gördükçe daha da azgınlaşıp “yok etme”yi temel davranış haline getiriyor. Her işini şiddetle çözmeyi yaşam biçimi haline getiriyor. Bu mutasyona uğramış eskinin magandası şimdinin “kriminal terminatör”leri uygar toplum ve ilişkiler üzerinde giderek tam bir tahakküm kuruyor. Çünkü maganda dün olduğu gibi hiçbir şekilde gerçek bir tepki görmüyor. Kırmızı ışıkta geçtiğinde, gürültü yaptığında, maç sonraları yaptığı taşkınlıklarda, onu bunu tehdit ve kaba kuvvetle sindirmeye çalıştığında kimse ona “dur” demediği için şimdi bir adım daha ileri gidiyor. Kendi sınırlarını ve gücünü zorlamanın hastalıklı keyfini çıkartıyor! Ve bu toplum düşmanı çürümüş yaratıklar şımardıkça şımarıyor. Ciğeri beş para etmez, kıçı kırık kriminal lümpenler milletin efendisi olduklarını sanıyorlar. Nasıl sanmasınlar ki? “Millet adına hareket ettiğini” söyleyenler olan bitene seyirci kalıyor, kıllarını dahi kıpırdatmıyor. Üstünkörü tedbirlerle bize “otorite” ayakları atıyor!
Bu yazıyı yazmaya başladığım esnada televizyonda verilmekte olan haberler gözüme çarpıyor. İlki çok dehşet verici. Metro istasyonunda üç maganda biletsiz olarak turnikelerden geçiyorlar. Görevli onları uyarınca görevliye saldırıyorlar ve bıçakla boğazını kesiyorlar. İkinci olay daha ziyade trajik. Bir maganda açtığı ateş sonucu bir kadını yatalak duruma düşürüyor, oğlunu da boğazından vuruyor. Kadın ömür boyu öyle kalacak ama maganda 7 ay yatıp çıkıyor. Bu arada savcılık meşhur 301. maddeden aileye dava açıyor. Gerekçe olay sonrası adaletsizliğe isyan eden acılı ailenin o infialle devlete yönelik ileri geri laflar etmesi. Tabii vay sen misin devlete laf eden? Aileyi koruyamayan ve magandaları salan devlet ise kendini korumayı gayet iyi biliyor. Güleyim mi ağlayayım mı bilemiyorum! Üçüncü olay ise tam bir yüzsüzlük örneği. Bursa’da bir hırsızı ev sahibi yakalıyor. Ancak hırsız kaçmayı başarıyor. Bu arada cep telefonunu düşürüyor. Ev sahibi telefonu polise teslim ediyor. (Tabii anladığım polis telefondaki bilgileri hemen araştırmıyor bile. Ne de olsa basit bir hırsızlık vakası!) Fakat hırsız ev sahibinin onu yakaladığı esnada kendisine ettiği küfürleri unutmuyor ve üç gün sonra dönüp adamı öldürüyor. Daha da komiği hırsızlık yapmayı ve adam öldürmeyi onuruna yediren bu kişi “küfrü onuruna yediremediği için” cinayeti işlediğini söylüyor. Sonunda yakalanıyor. (Gene anladığım polis ancak adamcağız öldükten sonra cep telefonu bilgilerini takibe alıyor) Dahası hergün bunun gibi onlarca olay yaşanıyor.
Magandanın psikopat, hastalıklı “onur” kavramı diğer bütün ahlak ilkelerinin önünde bir tehdit haline geliyor. Yaptığı hareketin sorumluluğunu hiçbir şekilde üzerine almaktan yoksun, değersizleşmiş, hiçbir vicdan kaygısı yaşamayan bu aşağılık tipler gündelik hayatı cehenneme çevirmeye devam ediyor. Ve işin acısı neredeyse yasalar ve idari zihniyet onları korur, kollarken onlar kendi sefil hayatlarının çamurlarını üzerimize sıçratmaya devam ediyorlar. Her biri birer “kötülük jenaratörü” gibi aramızda dolaşmaya devam ediyor. Devlet ise onların haklarını gayet güzel korur ve savunurken, yasalara uygun, işinde gücünde yaşayıp giden insanlar ise böyle oldukları için adeta cezalandırılıyor. Hayatta tek varolma nedenleri yıkım, şiddet, tahrip olan bu insanlıktan nasibini almamış “insan taslakları”, sürüngenler çekinmeden insanlara zarar verebiliyor. “Maganda” denilen ve sırf canı sıkıldığı için adam öldürebilecek bu “psikopat kişilik” artık toplumda “istisna” bir olgu olmaktan çıkmakta ve “temel karakter” haline dönüşmektedir.
Peki bu cesareti nereden ve kimden almaktadırlar? Çok basit. Öncelikle yaptıkları yanlarına kâr kalmaktadır. Hiçbir şekilde yaptıklarıyla orantılı bir ceza almamakta (hatta bazı durumlarda hiç ceza almamakta) ve devlet otoritesini ensesinde hissetmemektedir. Bu ölümsever-tahripkâr kişilik yapıları sadece güce tapmakta ve kendileri gibilerle sürüleşip, çeteleşmektedir. Kalan bir gram beynini bile kötülük için kullanan bu kişilik toplumu saran “kriminal kuşatma”nın bir numaralı müsebbibidir. Kendi ilkel dürtüleri dışında bir “varoluş”u aklına bile getirmeyen bu beyinsizler sürüsü hacimleriyle ve yetenekleriyle orantılı olmayan bir güce erişmişlerdir. Bunu sağlayan ise öncelikle devletin devletsizliğidir.
Toplum ve insan yaşamları büyük bir tehdit altındadır. Ne yazık ki buna çözüm getirecek bir “irade” ise ortada görünmemektedir. Acziyet tüm dokuları hızla sarmaktadır.
21.03.2007.
|  |