 |
Her Taraf “Ajdar”larla Kaynıyor! ( 20.08.2009 )
Her Taraf “Ajdar”larla Kaynıyor! ( Ya da “Kifayetsiz Muhterisler”in Aleniyet Kazanan İktidarı!) O bir “fenomen”, o bir “halk kahramanı”, o “100 Turk büyüğü“ ansiklopedisine girecek kadar “abidevi” ve “milli bir şahsiyet” Bence her tarafa onun büstleri konulmalı, belediye meclisleri olağanüstü toplanıp cadde ve sokaklara onun ismini vermeli hatta adına PTT idaresi özel pul bastırmalı. Dahası hükümet derhal kanun kuvvetinde bir kararname çıkartıp “kültür elçisi” ilan edip, “devlet sanatçısı” unvanı vermeli. Eğer bunlarda yetmiyorsa doğum günü “milli bayram” olarak kabul edilip, fener alayları tertiplenmeli. Folklor gösterileri yapılıp insanlığa bahşedilmiş bu “özel gün” şerefine 41 pare top atışı yapılmalı, havai fişeklerle gökyüzü aydınlatılmalı!
Evet, Ajdar’dan bahsediyorum. Son yüzyılın en “nevi şahsına münhasır” medyatik “ünlü” sü için hangi sıfatları kullansak az. Dilimiz onun hususiyetlerini tam tanımlayabilecek bir kelimeyi yaratamadı ne yazı ki henüz! O ekranlarımızın biraz eğrelti gibi duran yeni prensi. Bilgi dersen bilgi, zekâ dersen zekâ, sanat dersen sanat. On parmağında on marifet var. Önce “nane nane” diyerek dikkatimizi çekti şimdi de “çikita muz” diyerek kalplerimizi fethediyor!
Kısaca herkes Ajdar’ı konuşuyor. Kızanı da çok seveni de!. O çıktığında kanal değiştirenler de var reyting patlamasına katkıda bulunanı da. En son “Sağır oda” dizisindeki sahnede olduğu gibi olayı bir “işkence” olarak algılayanı da. Fakat her ne olursa olsun Ajdar her durumu lehine kullanmasını gayet iyi biliyor. Ajdar biliyor ki, günümüzün “yükselen değerler”inde ne vasıfta olursan ol, (hatta tercihan vasıfsız ol) kendinden bahsettirmek, başlı başına bir “vasıf”. O biliyor ki, bir “hiç” olsan bile “hiç”in dahi bu piyasada bir “değeri” vardır. O da buna oynuyor zaten. Her şeyi, her fırsatı o yönde kullanmayı gayet iyi biliyor. Çoğu kez hafif agrasif ama her zaman “ben merkezci” tavrıyla tüm dikkatleri üzerine çekmeyi gayet iyi biliyor. Sanatçı desem sanatçı değil, şovmen desem şovmen değil. Buna rağmen “Mega Star” havalarında dolaşabiliyor. Tuhaf saç stili, ayrık dişleri, nevrotik bakışlarıyla küçük-büyük tüm dağları ben yarattım edasıyla dolaşabiliyor. Karşısındakilerin çoğu kez “tiye alan” yaklaşımlarını büyük bir ciddiyet ve iddialılıkla savuşturmasını biliyor.
Ben ise onu her gördüğümde önceleri tüylerim diken gibi olduysa da zamanla daha sakin karşılamayı başardım. Kendisini sevip, takdire şayan bulduğumu söyleyemesem bile en azından daha sakin karşılayabiliyorum artık. Dahası hiç kızamıyorum ona. Kimileri gibi onu ne bir “zavallı” ne de bir “ruh hastası” olarak da görmüyorum. O toplumdaki “Ajdarlaşma”nın küçük ve ekstrem bir tezahürü o kadar. Zaten bu kadar ilgi görmesini de kahir ekseriyetin içindeki “Ajdar’a” hitap etmesinden alıyor. O alaycı benimsemenin altında aynı dürtü yatıyor. Ajdar’a hiçbir itirazları yok. Biraz “ölçüsüz” veya “aşırı” bulabilirler o kadar. Ajdar, onların yüzlerine tutulan ve kendilerini gördükleri bir AYNA’dır. O kahir ekseriyet ki, varolduğu her alanda beceriksizliği, liyakatsızlığı, çapının, koltuğunun, titrinin insanı olmamakla malul. Ülkenin bu hale gelmesinin baş müsebbibi onlar. Dikkatle baktığımızda çevremizde “Ajdarlar”ın o kadar çok ve sarılı olduğunu görürüz ki malum Ajdar onların yanında gülsuyuyla yıkanmış gibi “masum” ve “temiz” kalır. Diğerleri Maşallah adeta kum gibi kaynıyorlar. Bizim medyatik Ajdar’dan tek farkları ölçüsüz egolarını, cehaletlerini ustalıkla gizlemeyi başarıyorlar sadece. Arkalarına ya yasaları, ya sermayeyi ya da etkili mahfilleri almışlar o kadar. Siyaset onlarla dolu, bürokrasi,etkili ve yetkili şahıslar, “devlet adamları”, kültür-sanat-medya dünyası hatta akademik unvan sahipleri, aydın geçinenler, kimi “stratejistler”, köşe yazarları hepsi birer “örtülü Ajdar” gibiler. Her biri haddini bilmeden hakkımızda kararlar alabiliyor, kaderimizle oynayabiliyor, konuşabiliyor. Hiç değilse bizim medyatik Ajdar’ın elinde “yetki” yok. Hayatımızı, ülkenin kaderini doğrudan belirleyemiyor. O şimdilik sadece beyinlerimizi iğfal etmekle meşgul! Ajdar ve Ajdar gibiler biliyorlar ki, sistem artık “vasat”a bile hitap etmiyor. (Vasat-altı diye yeni bir kategori oluşmuş durumda) Her yerde niteliksizlik, haddini bilmezlik, çapsızlık kaplamış durumda. Bütün bunlar prim yapıyor. O da elindeki tek alana “yatırım” yapıyor. O yüzden bendini yıkmış bir ego ile üzerimize bir irin denizi gibi geliyor. Ne diyelim insanın kendini bilmesi gibi erdem ve ahlak yoktur!
Ajdar, bir “sembol” isimdir. Ajdarlaşma ise bugüne kadar gizli bir şekilde hayatımıza her alanda hakim olan “kifayetsiz muhterisler”in (yetersiz ama ihtiraslılar) artık aleniyet kazanan yüzsüzleşmiş iktidarıdır. Ajdar devletçe desteklenen bir kültürsüzleştirilme ve medya eliyle uygulanan aptallaştırma politikasının bir yan ürünü, cürufudur. Bugüne bu toplumda nitelik adına üretilmiş ne varsa onun tam tersidir. İnsanlığımıza yapılan bir hakarettir. Kısaca Ajdarizm asıl “resmi ideoloji”dir. Çürümenin karikatürüdür…
21.12.2006
|  |