 |
Fehmi Koru Konusunda Maalesef Haklı Çıktım: Bilderbergciler Bayram Ediyor! ( 20.08.2009 )
Fehmi Koru Konusunda Maalesef Haklı Çıktım: Bilderbergciler Bayram Ediyor!
Korsan Gazete okurları 16.05.2006 tarihli “Sayın Fehmi Koru’ya Açık Çağrı: Bilderberg’e Katılmayacağınızı Belirtin!” başlıklı yazımı hatırlayacaklardır. Sayın Fehmi Koru Bilderberg’e katılmadan önceki süren tartışmalara dair bir yazıydı bu.
Şimdi ise Sayın Koru Kanada’nın Ottowa kentindeki Brookstreet Hotel’deki 9-11 Haziran 2006 tarihleri arasındaki toplantıya katılmış bulunuyor. ( Demek ki “katılmayın” çağrım gökyüzünde hoş ve boş bir seda olarak yankılanıp durmuş! ) Her neyse bu sonuçta Sayın Koru’nun kendi bileceği ve iş ve nitekim öyle de olmuş bulunuyor. Gene de bu duruma üzüldüğümü belirtmeden edemeyeceğim. Bununla birlikte ne o yazıda ne de bu yazıda amacım entelektüel birikimin ve derinliğinden her zaman feyiz aldığım Sayın Koru’yu bir çırpıda “Tu Kaka” ilan etmek değil. Amacım bu katılımın sonuçlarını analiz etmek o kadar. Nitekim benim tespitlerimi doğrulayan veriler ya Bilderberg’e bizzat katılmış (Cüneyt Ülsever) ya da Bilderberg’e sempati ile bakanlar tarafından (Ertuğrul Özkök) dökülmeye başladı. Ne yazık ki, bunlar benim önceki kaygılarımı doğrular nitelikte.
Ancak bunlara değinmeden önce daha önceki yazımda geçen tespitleri hatırlatmakta yarar var. Bakalım neler demişim: “Fehmi Koru’ nun Bilderberg’e katılıp katılmaması neden bu kadar önemli? “Türkiye’den bu kadar kişi katılmışken fazladan Fehmi Koru katılsa ne olur katılmasa ne olur” denilemez. Sorun nicelik değil, nitelik meselesi. Birincisi; bazı isimler vardır onlar bir konunun “sembol” veya “bayrak” ismidir. O konuyla özdeşleşmişlerdir ve tutumlarında ciddi bir kayma ya da “özeleştiri” söz konusu olmadıkça bazı hareketler en hafif tabirle “tuhaf” karşılanır. O sembol ismin “duruşu” ile ilgili bir imaj erozyonu yaratır...Burada söz konusu olan kişisel bir konuda şunu yapıp yapmama meselesi değildir. Bazı isimler “barikat”tır, “baraj”dır. O yıkılırsa ortalığı sular seller götürür! İkincisi; ki, bu bence Sayın Koru’nun kişisel imajından daha önemli, Fehmi Koru üzerinden bir “psikolojik harekât” hatta bir “komplo” yapılıyor oluşudur. Bir taşla iki kuş vurulmak istenmektedir. Dahası Fehmi Koru katılsa da katılmasa da Bilderbergciler “kârlı” çıkmaktadır. Böylelikle Fehmi Bey’e rağmen ve Fehmi Bey üzerinden “İslami Camia”ya şu mesaj verilmek istenmektedir: “Bakın bize en karşı yazarınız bile katılacağına göre bu konulardaki komplo teorilerine inanmayın. İşte Fehmi Koru bile bize biat etti. Biz bugüne kadar size söylendiği gibi “gizli kapaklı” işler çeviren bir grup değil “herkese açık” (!) bir fikir kuruluşuyuz!” Üçüncüsü; gene Fehmi Koru üzerinden AKP’ye mesaj vardır. “Aferin, uslu çocuklar olma yolunda epey mesafe kat ettiniz ve gözümüze girdiniz. Geçmişinizle bağlarınızı koparıp attınız. Ama içinizde halen bazı ‘tortular’ var. Özellikle de uluslar arası güç odakları konusunda halen ‘komplocu’ düşünenler, ayak direyenler mevcut. Bakın Fehmi Koru bile toplantımıza katılıyor. O yüzden bu tür ‘arkaik’ ve ‘komplocu düşüncelere’ prim vermeyin. Bizimle entegrasyonunuzu hızlandırın. Çağı yakalayın. İçinizdeki ‘önyargılıları’ temizleyin. Emperyal amaçlı ‘küresel çete’ filân bunlar hepsi hikâye!” Dördüncüsü; Fehmi Bey katılmasa dahi şu ana kadarki sessizliği ve “davet alabiliyor oluşu” bile yeterince yıpratıcıdır. Biz Fehmi Bey’den kuşku duymasak bile birileri “o da mı?” diye düşünecektir. Moral sonuçları doğacaktır. Fehmi Koru bu konuda melekler kadar “temiz” bile olsa bir “acaba” üzerine yapışıp kalabilir. Hatta “komplo teorimi” daha da ileri götürürsem Bilderbergciler “katılırsa ne alâ, katılmazsa bile bu konuda adının geçmesi bile bizim hanemize yazar” diye de düşünmüş olabilirler. Belki de “nasıl olsa katılmaz, ama biz davet edelim de imajı sarsılsın” dahi demiş olabilirler! Beşincisi; gene Fehmi Koru üzerinden bizlere, yani “komplo teorisyenleri”ne mesaj vardır. Her ne kadar Fehmi Bey, “Ben komplo teorisi yapmıyorum” hatta “komplo teorilerine karşıyım” dese bile, konsept olarak birçok noktada örtüştüğümüz de aşikârdır. Fehmi Koru Bilderberg’e katılsa, bu konudaki tavrından 180 derece çark etse bile biz gene doğru bildiklerimizi savunacağız. O başka! Fakat burada Fehmi Bey üzerinden “bize”de mesaj vardır. “Bakın sizin ‘üstat kaleminiz’ bile gerçeği gördü. “Hidayet”e (!) erdi. Bize biat etti. Siz halen aynı sakızı çiğnemeye devam ediyorsunuz” denmektedir.“
Evet, maalesef haklı çıktığımı düşünüyorum. Çok ince düşünülmüş bir “yıpratma operasyonu” ile karşı karşıyayız. Bu Fehmi Koru’nun yıpratılmasından ziyade Fehmi Bey’in daha önce kaleme aldığı yazılarda simgelenen görüşlerin yıpratılmasıdır. Fehmi Bey üzerinden belli düşünce ve kanaatlerin sarsılmasıdır. Doğrudan moral bir saldırıdır. Diğer bir deyişle “komplo teorileri” ve “komplo teorisyenleri”nin yıpratılmasıdır. Ve bana göre Fehmi Bey, Bilderberg’e çağrılmasının tek nedeni de bu. Ellerine her zaman kullanacakları bir “koz” almak ve sürekli temcit pilavı gibi bunu hatırlatacaklar. Diğer bir deyişle amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir! Yoksa ne Fehmi Bey’in entelektüel birikimine saygı duyduklarından, ne kara kaşına kara gözüne hayran olduklarından ne de Fehmi Bey’den radikal bir “U Dönüşü” bekleyip, “Cansiparene bir Bilderberg savunucusu” olacağını umit ettiklerinden değil. (Ondan zaten bu beklenmedi ki!) O yüzden Sayın Koru’ya tek sitemim şudur: Birileri bizi elbette “kullanmak” isteyebilir. Bize düşen vazife ise bunu görüp, o kullanılmaya izin vermemektir. Maalesef burada bir sıkıntı doğmuşa benzemektedir.
Nitekim bu anlayışın izlerini 13. 06.2006 tarihli Ertuğrul Özkök’ün Hürriyet’teki “Cemaat Evinden Firar” başlıklı yazısında görmek mümkün. Özkök burada belli bir kesimi hedefleyerek şunları söylemekte: ”Fehmi Koru’nun Bilderberg’e gidiş olayı, hem kendisi hem de Bilderberg için önemli bir gelişmedir. O nedenle Fehmi Koru’ya, "Geçmişte şunu demiştin", oraya gidenleri "Medya fahişesi" olarak nitelemiştin falan diyerek köşeye sıkıştırmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Tam aksine, aynı yoldan başka "cemaat mensuplarının" da gitmesine yardımcı olmak gerekir...Belki de doğru olanı "Bir komplo teorisi daha yıkıldı" demekti. Çünkü Fehmi Koru da dahil, Türkiye’de bazı kişiler Bilderberg’in arkasında hep "dünyayı yönetmeye ve fethetmeye" yönelik "masonik" bir komplo görürlerdi.Tabii bu toplantılara davet edilen kişileri de, bu uluslararası komplonun ilerideki muhtemel ajanları sayarlardı.Türkiye’de sol ve dini cemaatlerin fikir birliğinde olduğu konulardan biri de bu komplo teorisidir. Fehmi Koru’nun davet edilmesiyle birlikte bu da çöktü. Son günlerdeki olaylar, bir komplo teorileri mezarlığı ortaya çıkardı. Danıştay cinayetiyle başlayan bir dizi komplo teorisi, domino taşı gibi birbirinin üzerine sapır sapır dökülürken, bu teorilerin en büyüklerinden biri olan Bilderberg efsanesi de çöktü…Türkiye böyle hastalıklı komplo teorilerinden çok çekti. Bu teorilerle insanlara çok zarar verildi. Umarım Fehmi Koru’nun Bilderberg’e davet edilmesi, aklı yerinde insanların komplo teorilerine karşı verdiği savaşların anası olur. Çünkü Türkiye’nin bu tür cemaat firarlarına çok ihtiyacı var.”
Sırf Özkök’ün bu sözleri bile benim iddiamın teyidi niteliğindedir. Amaç Fehmi Koru üzerinden belli bir kesimi “anti-komplo teoriciliği”ne ikna etme, tava getirme ve demoralize etme girişimidir. Böylelikle komplo teorileriyle başa çıkmada Fehmi Koru adeta bayraklaştırılıyor. Adeta bir “itirafçı” muamelesi çekiliyor. Bu arada ve her nedense hep belli bir cemaatten “firar etmek” övgü konusu oluyor. Bende diyorum ki, asıl siz “Bilderberg Cemaati”nden firar edin de göreyim sizi!
Bu konudaki diğer yazı ise gene Hürriyet’ten kıdemli Bilderbergci ve Fehmi Koru’nun Bilderberg’e gidip gitmeyeceğine dair bahis oynayan Cüneyt Ülsever’e ait. 14.06.2006 tarihli “Özür Dileyecek misin?” başlıklı yazısında Ülsever biraz daha kişisel takılmış gibi görünse de (Bu arada verdiği “zenci otobüsü” benzetmesi ile dolaylı olarak kendisinin “Beyaz Türk” olduğunu mu söylemeye çalışıyor acaba?) o da aynı şeyin peşinde. Ülsever’de Fehmi Koru’yu bir tür “Günah çıkartma”ya davet ederek şunları söylüyor: “Fehmi Koru önce ‘dışarıdan’ yazdığını, bu sefer de ‘içeriden’ yazacağını söylüyor. Bir konuda ‘iki doğru’ olmayacağına göre, Fehmi Koru yazdıklarının birinde yanıldığını kabul edecektir. Fehmi Koru, dizini okurken seni ciddiye almak istiyorum. Bunun için kamuoyuna bir özeleştiri ve bir de özür borcun var.”
Ancak hemen belirtmeliyim ki, Özkök ve Ülsever durdukları yerden “tutarlı” davranıyorlar. Onlara kızamıyorum. Onlar ideolojik misyonlarının gereğini yerine getiriyorlar sadece. Sayın Fehmi Koru’ya gelince; elbette ki Yeni Şafak’taki “Bilderberg’e Niçin Gittim” başlıklı adeta dizi yazısını izliyorum. Bugün ikinci yazısını yayınladı. (Hatta “Adam dizisini bitirsin de ondan sonra bu yazıyı yazayım” diye de düşündüm. Ama sonra bunun önemli olmadığını fark ettim.) Hemen belirteyim ki, benim için Sayın Koru’nun Bilderberg’e niçin gittiğinin hiçbir önemi yok. Sayın Koru, kendine göre onlarca neden bulabilir, sayabilir, bunları rasyonalleştirebilir. Kendisi açısından “haklı” yanları da olabilir. Ama dedim ya, bunların hiçbir önemi yok. Ben sonuçlara bakarım. Sonuçlar ise Fehmi Koru’nun birilerinin amacına uygun bir adım attığını gösteriyor. Fehmi Bey’in bundan sonra –kimilerinin düşündüğü gibi- bir “dönek”, bir “hain” ya da “sıkı bir Bilderbergci” olacağını hiç sanmıyorum. Böyle düşünenlerin Fehmi Koru’ya peşinen haksızlık edeceğini bile söyleyebilirim. Beni asıl üzen, Fehmi Bey gibi zekâsı ve ufku geniş birinin bu durumu görememiş ya da Bilderberg’e gitmeyi turistik bir gezi veya sadece bir “gazetecilik vazifesi” gibi algılıyor olmasıdır.
Ne diyeyim? Fehmi Koru’nun Bilderberg seyahati vatana, millete, küresel sermayeye ve Bilderberg kalemşorlarına hayırlı uğurlu osun!...
14.06.2006
|  |